Yaşamın Engelleri ve Düşünebildiklerim
Engeller, spor müsabakalarında ne kadar çok kullanılıyor, öyle değil mi? Atletler için engelli koşu, atlar için engelli atlama. Hayatın içine girdiğimizde engeller dallanıyor budaklanıyor. Resmi dairede bürokratik engeller en çok karşılaştığımız engellerden. Bizlere de engelli deniyor. Önceden sık sık kullanılan sakat, özürlü ifadeleri yerine şimdi birçok insan tarafından tercih edilen bir kelime. Mevzuatta ya da araç ruhsatlarımızda özürlü ve sakat ifadeleri sıkça geçmeye devam ediyor tabi. Gerçi benim terimlerle sorunum yok. Özürlü, sakat ya da engelli denmenin ötesinde bu dezavantajlı durumu bertaraf edebilecek mekanizmalar mevcut mu? Bunun iyice bir analiz edilmesi gerekse de memleketin birçok sorunun da kaynaklanıyor olsa gerek bizlerin sorunlarına hemen sıra gelmiyor tabiki.
Yaşam sorgulanmayı hak ediyor. Herhangi bir sıkıntıyla karşılaştığımızda da bu süreç otomatik olarak hemen başlıyor zaten. İstemediğiniz bir şey başınıza geliyor ve hemen veryansın etmeye başlıyorsunuz. Bu çok basit bir sorun da olabilir, daha karmaşık ve çözülmesi zor ya da imkansız bir sorun da.
Yanınızdan koşarak geçen çocukları gördüğünüzde imreniyorsunuz ve tıbbın birçok şeyi çözmüş olmasına rağmen hala çoğu hastalığa çözüm bulamamış olmasına kızıyorsunuz. Diğerlerinden farkım nedir, suçum nedir ki bu şekilde cezalandırılıyorum soruları zihninizi kurcalıyor. Bunlar öyle yoğunlaşıyor ki ya bir yaratanın şefkatli limanına sığınıyorsunuz, ya da yaratanın fırtınalı denizinden kaçıyorsunuz.
Ne yazık ki, önünüze öyleleri çıkıyor ki sizin hastalığınızı yaratana yakın olmamanın yol açtığı bir sonuç olarak görüyorlar. Maneviyatın birçok hastalığın iyileşme sürecine katkısı olduğu bir gerçektir. Ama ya hastalığınız hiçbir tıbbi tedaviyle çözülemeyecek durumdaysa? Ya genetikse, doğuştan ya da çocukluktan gelen bir şeyse. Bu kişiler, yaratana yakın olanların bu durumlarının ölünceye kadar sürmesini nasıl açıklıyorlar? TV dizilerindeki mucizeler niye gerçek yaşamda bizi bulmuyor ve niye onca insan umutsuzca yaşamını engelleriyle geçirmek zorunda kalıyor?
Bunları ya da çoğu insanın doğru kabul ettiği şeyleri sorgulamak ya da ona aykırı düşünmek niye açıkça haykırılamıyor. Düşüncelerimiz niye hapsoluyor da robotlar gibi olmayı tercih ediyoruz? İnsanları canı gönülden sevmek ve faydalı işler yapmak niye önemli bir kriter olarak kabul edilmiyor da kendilerinin bile uymadığı bir yaşamın faziletleri durmadan bizlere dikte ediliyor?
Demokrasinin sınırları niye tabular bahçesinin çitlerini aşamıyor? Aşmak isteyenler neden yargısız infaz ağacında sallandırılıyor?
Engel hiçbir engellinin tercihi değil. Düşüncelerdeki engel ise hepimizin tercihi. Ben insanları ve dünyayı bütün kusurlarına rağmen seviyorum. Ve ölümüme kadar da bu düşünce doğrultusunda hareket edeceğim.
Abdullah OĞUZ
abdullahoguz.weebly.com
Yaşam sorgulanmayı hak ediyor. Herhangi bir sıkıntıyla karşılaştığımızda da bu süreç otomatik olarak hemen başlıyor zaten. İstemediğiniz bir şey başınıza geliyor ve hemen veryansın etmeye başlıyorsunuz. Bu çok basit bir sorun da olabilir, daha karmaşık ve çözülmesi zor ya da imkansız bir sorun da.
Yanınızdan koşarak geçen çocukları gördüğünüzde imreniyorsunuz ve tıbbın birçok şeyi çözmüş olmasına rağmen hala çoğu hastalığa çözüm bulamamış olmasına kızıyorsunuz. Diğerlerinden farkım nedir, suçum nedir ki bu şekilde cezalandırılıyorum soruları zihninizi kurcalıyor. Bunlar öyle yoğunlaşıyor ki ya bir yaratanın şefkatli limanına sığınıyorsunuz, ya da yaratanın fırtınalı denizinden kaçıyorsunuz.
Ne yazık ki, önünüze öyleleri çıkıyor ki sizin hastalığınızı yaratana yakın olmamanın yol açtığı bir sonuç olarak görüyorlar. Maneviyatın birçok hastalığın iyileşme sürecine katkısı olduğu bir gerçektir. Ama ya hastalığınız hiçbir tıbbi tedaviyle çözülemeyecek durumdaysa? Ya genetikse, doğuştan ya da çocukluktan gelen bir şeyse. Bu kişiler, yaratana yakın olanların bu durumlarının ölünceye kadar sürmesini nasıl açıklıyorlar? TV dizilerindeki mucizeler niye gerçek yaşamda bizi bulmuyor ve niye onca insan umutsuzca yaşamını engelleriyle geçirmek zorunda kalıyor?
Bunları ya da çoğu insanın doğru kabul ettiği şeyleri sorgulamak ya da ona aykırı düşünmek niye açıkça haykırılamıyor. Düşüncelerimiz niye hapsoluyor da robotlar gibi olmayı tercih ediyoruz? İnsanları canı gönülden sevmek ve faydalı işler yapmak niye önemli bir kriter olarak kabul edilmiyor da kendilerinin bile uymadığı bir yaşamın faziletleri durmadan bizlere dikte ediliyor?
Demokrasinin sınırları niye tabular bahçesinin çitlerini aşamıyor? Aşmak isteyenler neden yargısız infaz ağacında sallandırılıyor?
Engel hiçbir engellinin tercihi değil. Düşüncelerdeki engel ise hepimizin tercihi. Ben insanları ve dünyayı bütün kusurlarına rağmen seviyorum. Ve ölümüme kadar da bu düşünce doğrultusunda hareket edeceğim.
Abdullah OĞUZ
abdullahoguz.weebly.com