Parmaklarımın Zaferi
Öyle düşünmeden yazmak nasıl olurdu ki? Hiçbir şey kurgulamadan, planlamadan, heyecanlanmadan, o anda aklına ne geliyorsa, nasıl istiyorsan yazmak ya da yazdığını sanmak.
Bu satırları da bu şekilde başlatıyor ve aklıma ilk gelen cümleleri kazıyorum web sayfamın sayfacıklarının üstüne. Bu arada Google Crome da bazı kelimelerimin altını çizmeye başlıyor. Türk Dil Kurumu'nun en ateşli savunucusu olan ve bu nadide kurumun hızına yetişemeyen ve uluslararası gibi beynelmilel bir kelimeyi ayırmaya devam eden word'un en kadim dostlarından olan bu internet aracımız, daha sayfacık kelimesini acaba nasıl TDK'ya kabul ettiririm diye düşünürken, internet kelimesinin altını çizerek kelime dağarcığının ne şekilde ve kimler tarafından oluşturulduğu hususunda beynimde önemli bir forum sayfası açıyor. Beynimdeki nöroncuklar düşünedursunlar, ben on parmak olarak adlandırılan, ancak sekiz parmağın aktif, baş parmakların ise (ki sadece bir tanesi bu işi yapıyor) space bar'a basmak olan görevi kapsamında aklıma gelenleri sıralamaya ve siz değerli okuyucularımı (birilerinin okuduğunu varsaymak bile güzel be kardeşim!) sıkmaya devam ediyorum.
Bu faaliyet için özel bir çaba harcamamış olmam ise beni daha da mutlu ediyor ve üçüncü paragrafa geçmiş olmanın verdiği hazzı bütün vücudumda, azıcık da ruhumda hissettiriyor ve bu motivasyonla dördüncü paragrafa zıplıyorum.
Şarkılar, türküler dinliyorum bu arada, ki bu yazma etkinliğimi daha da zevkli kılıyor. Bir ara çok fazla dinlediğim şarkıları belirli bir aradan sonra tekrar dinlemek kadar güzel birşey yok bu umutsuz dünyada. Ya işte görün, nasıl etkisinde kaldım şarkının hüznünün... Halbuki potpori dinleseydim dünyanın bir halay başı olmadığı kalırdı. Bakın ne kadar da önemsiz gözükün bir aktiviteden ne kadar da çok zevk alıyorum. Bu insanoğlunu kandırmak çok kolay be! Tutuşturursun eline lolipop şekerini, hemen susar, emzik gibi emmeye başlar bu meleti. Acaba çocukken emzik emmeyenler lolipop yiyebiliyorlar mı? Bunun için de bir proje fişi hazırlayıp sunmak gerekir diye düşünüyorum. Proje manyağı kesileli yıllar oldu da bu alışkanlıktan bir türlü kurtulamadım. Benim gibi bu dertten muzdarip arkadaşlarla hemen bir proje yazalım, nasıl kurtulacağımıza dair.
Aslında şimdi yediğimiz bazı şeylerle çocukluğumuz arasında bağlantılar kurmak da geldi aklıma. Ama terbiye sınırlarını yüksek duvarlarla ördüğüm için aşamadım. Bir de dikenli teller döşemişim ki iyi halt etmişim!
Demek ki bir plan izlemeden gitsek de bazı şeyler karalayabiliyormuşuz. Zaten politikacıların yaptığı şey de bu değil mi? Bir sonraki seçimde aday aday aday adayı olayım da bari hiç değilse facebooktaki arkadaşlarım belki benim lehimde oy kullanırlar.
Parmaklarım, bacaklarımın aksine yorulmak bilmese de bunları okuyanların girdiği travmayı göz önünde bulundurarak altı kelime ve üç noktalık bir silsile ile sizleri selamlıyor, hepinize esenlikler diliyor ve gözlerinizden öpüyorum...
Bu satırları da bu şekilde başlatıyor ve aklıma ilk gelen cümleleri kazıyorum web sayfamın sayfacıklarının üstüne. Bu arada Google Crome da bazı kelimelerimin altını çizmeye başlıyor. Türk Dil Kurumu'nun en ateşli savunucusu olan ve bu nadide kurumun hızına yetişemeyen ve uluslararası gibi beynelmilel bir kelimeyi ayırmaya devam eden word'un en kadim dostlarından olan bu internet aracımız, daha sayfacık kelimesini acaba nasıl TDK'ya kabul ettiririm diye düşünürken, internet kelimesinin altını çizerek kelime dağarcığının ne şekilde ve kimler tarafından oluşturulduğu hususunda beynimde önemli bir forum sayfası açıyor. Beynimdeki nöroncuklar düşünedursunlar, ben on parmak olarak adlandırılan, ancak sekiz parmağın aktif, baş parmakların ise (ki sadece bir tanesi bu işi yapıyor) space bar'a basmak olan görevi kapsamında aklıma gelenleri sıralamaya ve siz değerli okuyucularımı (birilerinin okuduğunu varsaymak bile güzel be kardeşim!) sıkmaya devam ediyorum.
Bu faaliyet için özel bir çaba harcamamış olmam ise beni daha da mutlu ediyor ve üçüncü paragrafa geçmiş olmanın verdiği hazzı bütün vücudumda, azıcık da ruhumda hissettiriyor ve bu motivasyonla dördüncü paragrafa zıplıyorum.
Şarkılar, türküler dinliyorum bu arada, ki bu yazma etkinliğimi daha da zevkli kılıyor. Bir ara çok fazla dinlediğim şarkıları belirli bir aradan sonra tekrar dinlemek kadar güzel birşey yok bu umutsuz dünyada. Ya işte görün, nasıl etkisinde kaldım şarkının hüznünün... Halbuki potpori dinleseydim dünyanın bir halay başı olmadığı kalırdı. Bakın ne kadar da önemsiz gözükün bir aktiviteden ne kadar da çok zevk alıyorum. Bu insanoğlunu kandırmak çok kolay be! Tutuşturursun eline lolipop şekerini, hemen susar, emzik gibi emmeye başlar bu meleti. Acaba çocukken emzik emmeyenler lolipop yiyebiliyorlar mı? Bunun için de bir proje fişi hazırlayıp sunmak gerekir diye düşünüyorum. Proje manyağı kesileli yıllar oldu da bu alışkanlıktan bir türlü kurtulamadım. Benim gibi bu dertten muzdarip arkadaşlarla hemen bir proje yazalım, nasıl kurtulacağımıza dair.
Aslında şimdi yediğimiz bazı şeylerle çocukluğumuz arasında bağlantılar kurmak da geldi aklıma. Ama terbiye sınırlarını yüksek duvarlarla ördüğüm için aşamadım. Bir de dikenli teller döşemişim ki iyi halt etmişim!
Demek ki bir plan izlemeden gitsek de bazı şeyler karalayabiliyormuşuz. Zaten politikacıların yaptığı şey de bu değil mi? Bir sonraki seçimde aday aday aday adayı olayım da bari hiç değilse facebooktaki arkadaşlarım belki benim lehimde oy kullanırlar.
Parmaklarım, bacaklarımın aksine yorulmak bilmese de bunları okuyanların girdiği travmayı göz önünde bulundurarak altı kelime ve üç noktalık bir silsile ile sizleri selamlıyor, hepinize esenlikler diliyor ve gözlerinizden öpüyorum...